Yatılı okul Hababam sınıfı

Beni çok heyecanlandıran ve çok özel deneyimler, farkındalıklar yaşadığım Camino yolculuğumda; eşsiz güzellikte bir ormanda yürüyordum. Birden aklıma bir arkadaşımın okuduğu yatılı okulla ilgili söylediği sözler geldi. Yatılı okul realitesini ve yatılı okulda okuyanların deneyimlerini, duygularını düşünürken her şeyin Hababam sınıfı tadında olmadığını hissettim.

Ertesi gün 111 km. yürüdüğüm Camino yolu tamamlanıp da Santiago de Compostela’ya vardığımda 13. Yüzyıldan kalma otele çevrilmiş muhteşem bir manastırda konakladık. (Camino Yolculuğumun hikayesini ayrıca; paylaşacağım.) Bu mistik mekanda uyuduğum ilk gecenin sabahında rüyayla hayal arası karışık bir an hatırladım. Belki de bilinçaltım çözmem ve şifalandırmam gereken bir olayı arkadaşım üzerinden su yüzüne çıkardı. Hatırladığım babamın ilk eşinden olan ağabeylerimden birinin doğum gününü kutlamak üzere kaldıkları yatılı okula gitmemizdi. Nasıl da unutmuşum. Ağabeylerim yatılı okulda okudu, hafta sonları evimize gelirlerdi.

Sanırım ağabeylerim henüz ortaokuldayken ben de ilkokul öncesinde ya da ilkokul birinci sınıftaydım. Bir nevi kendi kendime regresyon yaşadım. Geçmişteki olayın bendeki duyguları ortaya çıkıyordu. Kalbimi sıkıştıran derin bir hüzün vardı. Bana ait olmayan, yatılı okulda okuyan çocukların yalnızlık ve terk edilmişlik duygusunu tüm bedenimde, özellikle kalbimde fiziksel olarak hissediyordum. Arkadaşımın bir sözü tetiklemişti geçmişi ve artık bilinçaltım bu olayın bendeki duygusunu serbest bırakmaya hazırdı. Aslında bu duygular, bana ait değildi. Küçük ağabeyimin doğum gününü kutladıktan sonra annem ve babamla birlikte eve dönerken okulda kalan ağabeylerimin ve diğer çocukların duygularıydı. Onların hüznü ve dışlanmış, terk edilmiş hissetmelerinin ifade edilememiş çaresizliğiydi. Çocukların tüm duyguları (enerjileri) hisseden ve üzerine alan çok hassas varlıklar olduğunu kendi çocukluk anım üzerinden bir kez daha teyit ediyordum.

Fark ettim ki yatılı okul deneyimi güllük gülistanlık değil. Çocukluğumun filmlerinden Hababam sınıfının şamata, gırgırı çok da geçerli değil. Yatılı okul gerçeği bu değil. Düşünmeye başladım. Acaba ağabeylerimin yatılı okulda okuması, kararını kim vermişti? Ağabeylerimin öz annesi yatılı okulda okumalarına razı mıydı? Annem ve babam ne düşünmüştü? Şüphesiz annem ve babam tüm anne babalar gibi kader planı gereğince bildiklerinin en iyisini yaptılar. Her şey olması gerektiği gibi ilahi akışta oldu. Ama yatılı okulda okuyan çocuklar; yetişkin olduklarında bu kutsal yaralarının farkında mıydı? Bu yaraları kapamak için acaba hangi savunma mekanizmalarını geliştirdiler? Hangi ego maskelerini giydiler? Anne, babanın yanında aynı çatı altında, yuva sıcaklığında yaşayamamak kalplerini sevmeye, sevilmeye kapadı mı? Bu yaraların hediyesini görebiliyorlar mıydı? En önemlisi yatılı okulda okumalarına sebep olarak gördükleri annelerini, babalarını ya da üvey anne/ babalarını affedebilmişler miydi?

Bilmiyorum…

Diliyorum ki öyle olsun. Ve bu yazım; başta ağabeylerim olmak üzere yatılı okulda okuyanların duygularını ifade etmelerine vesile, kutsal yaralarına şifa olsun. Yatılı okulda okuyan ve hüzün taşıyan tüm yetişkin küçük adamlar ve kadınlar yatılı okulda okumanın sadece hediyelerini görebilirsin. Sadece kutsal hediyelere odaklanabilsin.

Her şeyi affedebilsin…

Koşulsuz sevgiyle…

Hande Akın

29.11.2015



0:00
0:00